Cehaletle mücadelenin ancak eğitimle sağlanabileceğinin bilincinde olan Cumhuriyetin kurucuları, hem köylerde öğretmen, sağlık çalışanı ve diğer gerekli personelin yetiştirilmesi hem de köy çocuklarının eğitim ihtiyaçlarının karşılanması konusunda önemli adımlar attılar. 1937 yılında “Köy Öğretmen Mektebi” ile başlayan girişim, 17 Nisan 1940 tarihinde çıkarılan kanunla “Köy Enstitüleri” adını almıştır.
Kısa sürede gericilerin hedefi haline gelen Köy Enstitüleri, 1946'da kademeli olarak kapatılmaya başlandı. 1954'te Demokrat Parti tarafından tamamen kapatıldı. Konuyla ilgili çeşitli kitaplar yazan Cumhuriyet Kitapları eğitimcisi ve yazarı Niyazi Altunya, Köy Enstitülerinin işlevini ve önemini gazetemize anlattı. 1935 yılında 40 bin köyün sadece 5 bin 400'ünde ilkokul bulunduğunu belirten Altunya, Köy Enstitüleri projelerinin ilk olarak 1936 yılında köy eğitimcilerinin yetiştirilmesiyle başladığını öne sürdü.
BİLİMSEL, LAİK VE UYGULAMALI EĞİTİM
Enstitülerde 6-7 aylık bir kursla eğitim gören ve 3 yıllık okullarda görevlendirilen köy eğitmenlerinin önemli bir işlevi olduğunu vurgulayan Altunya, bu eğitmenlerin özellikle kız çocuklarının enstitülere kazandırılmasında çok önemli bir rol oynadığını söyledi. Enstitü personelinin köylere modern tarım getirerek, Cumhuriyet değerlerini ileriye taşıyarak Türk kültürünün yayılmasına öncülük ettiğini vurgulayan Altunya, şöyle devam etti: “Köy enstitülerinde çok yönlü, bilimsel, laik ve uygulamalı eğitim verdiler. Bir yandan eğitime ciddi katkılar sağladılar, diğer yandan da kurumsal temel olan uygulamalı/üretken eğitim sağladılar. İki önemli eğitim ilkesi karma eğitime ve öğrencinin öz yönetimine/yönetimine dayanıyordu. Bu sayede köyün çok az bilgisi ve görgüsü olan çocukları kısa sürede kendilerini yeniden keşfedip gerçek kişiliklere kavuştular. Oldukça kısa bir sürede Yüksek Köy Enstitüsü'nün 20 bin öğretmenine, 1599 köy sağlık çalışanına, yaklaşık 9 bin eğitmene ve 213 öğretmen ve müfettişine eğitim verildi.
OKUL VEYA BELEDİYE ENSTİTÜLERİ KURULABİLİR
Altunya, Köy Enstitüsü modelinin bugün 1930'lu ve 1940'lı yıllardaki özgün modellerle kurulamayacağını belirterek, felsefesi dikkate alınarak yapılabilecekleri şöyle sıraladı:
-Üniter devletin değerlerine bağlı kalarak eğitim yerelleştirilebilir, özellikle büyük belediye yapılarından yararlanılarak belediye okulları veya enstitüleri kurulabilir.
-İç bütünlük taşıyan, atölye, ziraat ve çalgı eğitimini kapsayan çok yönlü programlar her eğitim kurumunda uygulanabilir.
-Üretken eğitim, meslek liseleri ile teknik eğitim veren meslek yüksekokulları ve fakültelerde kısmen zorunlu, kısmen seçmeli olarak sunulabilir.
-Köy enstitülerinde herkesin yılda en az 24 kitap okuması gerekiyordu. Bu eğitim birçok yazarın yetişmesine de olanak sağladı. “Aynı uygulama bugün de yapılabilir.”